konuşacak kimse olmadığında, insanın kendisiyle yüzleşmesi daha kolay oluyor. ama yine de korumalı yazılarımı halka açmaya, bundan sonra yazacaklarımı da mümkün olduğunca açık şekilde yazmaya karar verdim. çok özel olanları ise öncelikle korumalı yazıp, daha sonra -zamanı geldiğinde- ilgilenenlere arz edebilirim.
hiçbir zaman içimdekileri mıh gibi sakladığım olmadı. yaşadıklarımı ve hissettiklerimi -çok kişisel duygularım hariç- insanlarla paylaşmakta sakınca görmedim hiç. ancak bu kez tamamen açık olmak zor, yalnızca samimi olabilirim. attığım adımlarda, ilgili kişiler için gerek kısa vadede gerekse uzun vadede doğuracağı sonuçları hesaplayarak hareket etmeye çalışmak her zaman vicdanımı rahat tutmama yardımcı olmuştur. evet, susmak bazen çok zor. ama şüphesiz ki kısa süreli parlamalar sebebiyle yapılması gerekenden şaşmamak en doğrusudur.
hazır susmaktan söz açılmışken; etrafımdaki insanların şuursuzca laf kalabalığı yaptığını gözlemlemek artık beni şaşırtmıyor. lakin, şuursuz söylemlerin sadece dedikodu için değil de, insanların kuyusunu kazmak için, çirkin amaçlar uğruna talihsiz bir biçimde kullanıldığını gözlemlemek beni hala üzüyor. merak ediyorum; insanlar gerçekten etrafımda olup bitenlerin farkında olmadığımı mı sanıyorlar? evet, susmak gerçekten çok zor.
çocukluğumun en çok özlem duyduğum yönü; eğlencesi ve hareketliliği bir yana; samimiyetidir, masumiyetidir. o zamanlar bitmek bilmeyen enerjimin bugün zaman zaman hızla tükenebilmesinin sebebini bakalım tahmin edebilir misiniz? =)